Fizyolojik hiperpigmentasyon, çeşitli faktörlerden kaynaklanabilir ve genellikle ciltte renk değişiklikleri olarak kendini gösterir.

Pigment Nedir ? – Fizyolojik Hiperpigmentasyon
Fizyolojik Hiperpigmentasyon konusunun anlaşılabilmesi için bilmemiz gerekenler vardır.
“Pigment” kelimesinin etimolojik kökeni Latince “pigmentum” kelimesine dayanır. “Pigmentum”, “renk veren madde” , “boya” anlamına gelir. Bu kelime,
“Pigment” terimi, maddenin rengini oluşturan – değiştiren, maddeyi ifade etmek için kullanılır. Pigmentler, renkli maddelerdir, genellikle organik – inorganik bileşiklerden oluşur. Doğada bulunan birçok pigment türü vardır, farklı renklerin üretilmesinde kullanılır.
Pigmentler, tarih boyunca boyama, süsleme, sanat gibi birçok alanda yaygın kullanılmıştır. Antik dönemlerden beri pigmentler doğal kaynaklardan elde edilmiştir. Örneğin, bitki, toprak, mineral veya hayvan kaynaklı maddeler pigment şeklinde kullanılmıştır. Daha sonra kimyasal sentez teknikleri geliştirilerek sentetik pigmentler üretildi, daha çeşitli dayanıklı renklerin elde edilmesini sağladı.
Pigmentler, sanatta, tekstil endüstrisinde, kozmetik ürünlerde, baskı işlemlerinde, birçok diğer alanda yaygın kullanılmaktadır. Günümüzde pigmentler, geniş renk yelpazesini kapsayan farklı uygulamalara uygun olan çeşitli bileşiklerden üretilmektedir.
Gözlerimiz, çevremizdeki nesneler tarafından yansıtılan, saçılan ışığı algılar. Nesnelerin rengi, nesnenin yüzeyinde bulunan pigmentlerin belirli dalga boylarındaki ışığı soğurması, geri yansıtmasıyla belirlenir. Gözlerimiz bu geri yansıyan ışığı algılar, gözlerde bulunan koni reseptörleri beyne renk sinyalleri gönderir. Beyin, aldığı renk sinyallerine dayanarak nesnelerin renklerini algılar. Örneğin, bir nesne kırmızı pigment içeriyorsa, kırmızı pigment ışığı soğuracak, geriye kalan ışık yansıyacaktır. Gözlerimiz kırmızı cisimin yansıttığı ışığın dalga boyunu algılayacak, dalga boyu beyinde “kırmızı” algılanacaktır. Böyle şekilde, nesnenin rengini kırmızı algılarız.
Ancak, önemli nokta şudur: Renk algısı, hem yansıyan ışığın özelliklerine (dalga boyu) hem de gözlerimizin, beynimizin işleyişine bağlıdır. Işığın farklı dalga boylarına duyarlı olan koni hücreleri gözlerimizde bulunur. Hücrelerin etkileşimi renk algısını oluşturur. İnsan gözü, kırmızı, yeşil, mavi (RGB) adlandırılan üç ana renk kanalı üzerinden renkleri algılar. Kanallardaki sinyallerin birleşimi, bize geniş renk yelpazesini algılama yeteneği verir.
İnsan gözü, üç ana renk kanalına (kırmızı, yeşil, mavi) duyarlı olan koni hücreleri aracılığıyla renkleri algılar. Belirtilen üç renk kanalının birleşimiyle birçok farklı renk algılamak mümkündür.
Her renk kanalı için 256 farklı yoğunluk seviyesi bulunur.Her renk kanalı için 256 farklı ton anlamına gelir.

Renk kanalları için kullanılan 256 farklı yoğunluk seviyesi (ton), sık kullanılan standart kabul edilir. Bu yoğunluk seviyeleri, renklerin belirli ton – parlaklık düzeyini temsil etmek için yeterli detay sağlar. İnsan gözü, genellikle yoğunluk seviyeleri arasındaki farkları hassas şekilde algılayabilir. Daha fazla renk kanalı (512, 1024, …) veya daha fazla yoğunluk seviyesi kullanmak teorik olarak daha fazla renk kombinasyonu oluşturabilir. Ancak, insan gözü, beyin büyük renk aralığını algılamak için optimize edilmemiştir. Pratik uygulamalarda, 256 yoğunluk seviyesi yeterli detay sağladığı için genellikle standart kullanılır.
Üç renk kanalının birleşimiyle ise 256 x 256 x 256 = 16.777.216 farklı renk kombinasyonu elde edilebilir. Yani, insan gözü yaklaşık 16 milyon farklı renk algılayabilir.
- Renk kombinasyonları, geniş renk yelpazesini kapsayan, insanların algıladığı renklerin çoğunu içeren spektrumu temsil eder. Gözümüz, farklı dalga boylarına sahip ışığı algıladığı için bu kadar geniş renk aralığını algılayabilir.
- Ancak, renk algısı bireysel farklılıklara, renk körlüğü gibi görsel bozukluklara bağlı değişebilir. Renk körü olan kişiler, bazı renkleri veya renk tonlarını doğru şekilde algılamada zorluk yaşayabilir. Genel , insan gözü yaklaşık 16 milyon farklı renk algılayabilir, ancak algılama kişiden kişiye değişebilir.
- Cisim pigment içermiyorsa, yani pigment yoğunluğu düşük ise, üzerine düşen ışığı hemen hemen tamamıyla yansıtır veya saçar. Yansıyan ışık tüm renk spektrumunu içerir, gözlerimize beyaz – nötr renk görünür.
- Örneğin, cam pencere pigment içermez, üzerine düşen ışığı neredeyse tamamıyla yansıtır. Cam pencereyi genellikle renksiz veya şeffaf görürüz. Benzer şekilde, saf su da pigment içermez, genellikle renksiz algılanır.
- Ancak, belirtmek önemlidir ki, nesnelerin renk algısı, üzerine düşen ışığın spektral bileşimi, yansıtma özellikleriyle etkilenir. Bazı cisimler, ışığı belirli dalga boyunda daha fazla soğurarak – yansıtarak belirli renk tonlarına sahiptir. Ancak pigment içermeyen cisimler, genel olarak renksiz, nötr görüntü sunar.
- Sonuç olarak, yansıyan ışığın özellikleri, gözlerimizin algılama mekanizması birlikte çalışarak, nesnelerin rengini görmemizi sağlar. Yani, gerçekte nesnelerin üzerindeki pigmentleri yansıyan ışığın rengini algılarız.
- Pigmentler ayrıca güneş ışığına maruz kalma, kimyasal reaksiyonlar, yaşlanma, diğer çevresel etkilerle değişebilir. Bazı pigmentler zamanla solabilir değişebilir.
Fizyolojik hiperpigmentasyon
Deride ortaya çıkan pigmentasyon artışıdır, genellikle normal fizyolojik sürecin sonucudur. Fizyolojik hiperpigmentasyon, çeşitli faktörlerden kaynaklanabilir, genellikle ciltte renk değişiklikleri kendini gösterir.


İnsana özgü pigmentler
Deri, gözler, saç gibi İnsan vücudunda bulunan doğal pigmentlerdir.
Bu pigmentler, genetik faktörler, diğer çeşitli etkenler tarafından belirlenir.
Melanin:
- Melanin, deri, saç, göz renklerinden sorumlu olan en yaygın pigmenttir. Melanin, melanosit adı verilen özel hücreler tarafından üretilir. Melanin miktarı dağılımı, kişinin etnik kökeni, genetik yapısı, çevresel faktörler gibi birçok faktöre bağlı değişebilir.
- Eumelanin (kahverengi-siyah pigment) ve
- Fomelanin (sarı-kırmızı pigment) olmak üzere iki ana türü vardır.
Karotenoidler:
Karotenoidler, vücutta sarı, turuncu, kırmızı renklerin oluşmasından sorumlu olan pigmentlerdir. Besinlerle alınan beta-karoten gibi bazı karotenoidler, vücutta A vitamini metabolize edilir, cilt rengini etkileyebilir.
Hemoglobin:
Hemoglobin, kırmızı kan hücrelerinde bulunan pigmenttir, kanın oksijen taşımasından sorumludur. Kan damarlarındaki hemoglobin miktarı, dağılımı, cilt rengini etkileyebilir.
Pigmentlerin kombinasyonu, insanların deri, göz, saç renklerinde çeşitliliği sağlar. Örneğin, melanin miktarı dağılımı deri rengini etkilerken, melanin, karotenoidlerin birleşimi göz renklerini belirler. Genetik faktörlerin yanı sıra güneşe maruz kalma, yaş, hormonlar, diğer çevresel etkiler de pigmentasyonu etkileyebilir.
Karotenemia, aşırı miktarda karotenoid içeren besinleri tüketmenin yanı sıra bazı sağlık sorunlarına bağlıda ortaya çıkabilir. Cilt, bazen gözler turuncu renk alabilir. Karotenemia genellikle zararsızdır, karotenoid alımının azaltılmasıyla düzeltilebilir.
Fizyolojik hiperpigmentasyon türleri
Fizyolojik hiperpigmentasyon genellikle zararsızdır, ancak bazı insanlar renk değişikliklerini kozmetik rahatsız edici bulabilirler. Güneşten korunmak, güneş kremi kullanmak, düzenli cilt bakımı yapmak, dermatolog önerisiyle tedavi yöntemleri uygulamak, fizyolojik hiperpigmentasyonun görünümünü azaltmaya yardımcıdır. Eğer ciltte belirgin hiperpigmentasyon varsa dermatologdan yardım almak önemlidir, çünkü bazen ciltteki renk değişiklikleri cilt kanseri gibi ciddi durumların belirtisidir.
Güneş Lekeleri
: Uzun süre güneşe maruz kalmak, derinin melanin üretimini uyarabilir, güneş lekeleri şeklinde bilinen kahverengi lekelerin oluşmasına neden olabilir.Hamilelik Maskesi (Melazma)
: Hamilelik döneminde hormonal değişiklikler, özellikle yüzde, alında yanaklarda kahverengi lekelerin oluşmasının nedenidir.Yaşlılık Lekeleri (Lentigo)
: Yaşlanma süreciyle birlikte, güneşin etkisiyle ciltte zamanla oluşan kahverengi lekelerdir. Genellikle ellerde, yüzde vücudun güneşe maruz kalan bölgelerinde görülür.Postinflamatuar Hiperpigmentasyon
: Ciltte iltihap, yara, akne ya da cilt lezyonu sonrasında ortaya çıkan hiperpigmentasyon durumudur. Lekeler genellikle kırmızı ya da kahverengi renkte olabilir, zamanla solma eğilimi gösterir.
Göz altı morlukları & Jinekoloji
Göz altı morlukları – pigmentasyon, gözlerin altında belirginleşen koyu renkli alanlar, lekelerdir. Genellikle estetik endişe oluşturur, kişinin yorgun, hasta, yaşlı görünmesine nedenidir. Göz altı morluklarının – pigmentasyonunun birkaç olası nedeni vardır:
Genetik faktörler
: Göz altı morlukları, pigmentasyon genetik aktarılabilir. Kalıtımsal ince cilt yapısı veya cilt altındaki damarların belirginliği, göz altı bölgesinde koyu renkli görünüm oluşturabilir.Cilt inceliği
: Göz altı bölgesi cildi genellikle ince hassastır. Bu nedenle, altında bulunan damarlar, kan hücreleri daha belirgin olabilir, morluklara – pigmentasyona neden verebilir.Uyku eksikliği – yorgunluk
: Uyku eksikliği, stres, yorgunluk göz altı morluklarının ortaya çıkmasına katkıda bulunabilir. Uyku düzenine dikkat etmek, yeterli dinlenme sağlamak önemlidir.Göz altı ödemi
: Göz altı bölgesindeki ödem, sıvı birikimi, koyu halkaların belirginleşmesine neden olabilir. Ödem, uyku pozisyonu, tuzlu yiyeceklerin tüketimi, alerjik reaksiyonlar, hormonal değişiklikler gibi çeşitli faktörlerden kaynaklanabilir.Güneş hasarı
: Uzun süre güneşe maruz kalma, ciltte melanin birikimine, göz altı bölgesinde pigmentasyona yol açabilir. Güneş lekeleri diye bilinen koyu renkli lekelerin oluşmasına sebep görünebilir.Jinekolojik hastalıklar
: Şu yukarıdaki 5 maddeyi çözdünüz veya bunlar yok mu!, ihmal ettiğiniz veya görmezden geldiğiniz, alıştığınız jinekolojik problem olabilir.
Genital bölge nereeee, göz altı nereeeee mi dediniz ?
Göz altı morluklarını azaltmak veya gizlemek
- Yeterli uyku almak, stresi yönetmek.
- Göz altı bölgesini nemlendirmek, güneş koruyucu kullanmak.
- Soğuk kompres uygulamak, ödem azaltıcı kremler kullanmak.
- Makyaj ürünleriyle göz altı bölgesini kapatmak, aydınlatıcılar kullanmak.
- Kadın iseniz öncelikle Jinekolog, çözüm olmazsa Dermatolog, estetik uzmana danışarak lazer tedavisi, kimyasal peeling, dermal dolgu gibi profesyonel yöntemler hakkında bilgi almak önerilir.
Göz altı morluklarını – pigmentasyonunu hafifletmeye yardımcı olabilir, ancak etkili sonuçlar kişiden kişiye değişebilir.
Hiperpigmentasyon hastalıklar İle İlişkilendirilebilir
Melazma:
En yaygın hiperpigmentasyon tipi olan melazma, genellikle yüzde kahverengi, gri lekeler şeklinde ortaya çıkar. Güneşe maruz kalma, hormonal değişiklikler, genetik yatkınlık melazma gelişimine katkıda bulunabilir.
Lentigo:
Lentigo, güneşe maruz kalmanın etkisiyle oluşan kahverengi lekelerdir. Güneş hasarı, yaşlılık, genetik faktörler lentigo oluşumunda rol oynayabilir.
Post-enflamatuar hiperpigmentasyon:
Ciltteki iltihaplı durumlar, yaralanmalar sonrasında oluşan koyu lekelerdir. Akne, egzama, sivilce izleri, deri enfeksiyonları gibi durumlarla ilişkilidir.
Addison hastalığı:
Adrenal bezlerin yetersiz çalışması nedeniyle ortaya çıkan Addison hastalığı, ciltte bronzlaşma, hiperpigmentasyona yol açabilir.
Cushing sendromu:
Kronik kortizol (steroid hormon) yüksekliğiyle ilişkili olan Cushing sendromu, ciltte hiperpigmentasyonun yanı sıra diğer belirtiler de ortaya çıkar.
Hemokromatoz:
Demirin aşırı birikimiyle karakterize edilen hemokromatoz, ciltte bronzlaşma hiperpigmentasyon oluşumuna neden olabilir.
Porfiria:
Porfiria, porfirin metabolizmasındaki bozukluklara bağlı ortaya çıkan nadir genetik hastalıktır. Bazı porfiria türleri, ciltte güneş ışığına maruz kalmanın ardından hiperpigmentasyona neden olabilir.
Peutz-Jeghers sendromu:
Kalıtsal hastalık olan Peutz-Jeghers sendromu, ağız içi, genital bölgelerde lekelerle birlikte ciltte hiperpigmentasyona yol açabilir.
Addison-Biermer anemisi:
Pernisyöz anemi olarak da bilinen Addison-Biermer anemisi, B12 vitamini eksikliği nedeniyle ortaya çıkar, hiperpigmentasyon gibi cilt belirtilerine yol açabilir.
Kronik venöz yetmezlik (venöz yetmezlik)
Bacaklardaki venöz dolaşımın yetersiz olduğu durumu ifade eder. Bununla birlikte, hiperpigmentasyon kronik venöz yetmezlikle ilişkili görülebilir.
Skleroderma:
Skleroderma, bağ dokusunu etkileyen otoimmün hastalıktır ciltte sertleşme, kalınlaşma, hiperpigmentasyon görünebilir.
Hailey-Hailey hastalığı:
Kalıtsal deri hastalığı olan Hailey-Hailey hastalığı, cilt kıvrımlarında hiperpigmentasyon kabarcıklarla karakterizedir.
Lichen planus:
Lichen planus, cilt, ağız mukozası, tırnaklar, cinsel organlarda kırmızı, mor renkli kabarcıklar, lezyonlarla birlikte hiperpigmentasyon gelişebilen inflamatuar hastalıktır.
Romatoid artrit:
Romatoid artrit, eklemleri etkileyen otoimmün hastalıktır, bazı vakalarda deride hiperpigmentasyon görülebilir.
Sistemik lupus eritematozus:
Sistemik lupus eritematozus (SLE), otoimmün hastalık olup ciltte hiperpigmentasyon, kelebek şeklinde döküntüler, diğer cilt belirtilerine neden olabilir.
Sifiliz:
Sifiliz, cinsel yolla bulaşan enfeksiyon olup ciltte hiperpigmentasyon dahil çeşitli deri lezyonlarına yol açabilir.
Demir eksikliği anemisi:
Demir eksikliği anemisi, demir eksikliği nedeniyle ortaya çıkan kan hastalığıdır, ciltte solukluk hiperpigmentasyonla ilişkili olabilir.
Tiroit bozuklukları:
Hipotiroidizm – hipertiroidizm gibi tiroit fonksiyon bozuklukları, ciltte hiperpigmentasyon gibi belirtilere neden gösterilebilir.
Kronik böbrek yetmezliği:
Kronik böbrek yetmezliği, böbreklerin yeterince çalışmadığı durumdur, ciltte hiperpigmentasyon gelişebilir.
HIV/AIDS:
HIV enfeksiyonu – AIDS, ciltte çeşitli dermatolojik bulgulara, including hiperpigmentasyon lekelenmelere neden olabilir.
Wegener granülomatozu:
Wegener granülomatozu, inflamatuar kan damarları hastalığı olup deri lezyonları hiperpigmentasyonla seyredebilir.
Hipomelanosis guttata idiopatikia:
Hipomelanosis guttata idiopatikia, bilinmeyen nedenlerle oluşan ciltte hiperpigmentasyon – depigmentasyon lekeleriyle karakterizedir.
Çinko eksikliği:
Çinko eksikliği, ciltte hiperpigmentasyon, diğer dermatolojik belirtilere neden olabilir.
Kandaki bazı ilaçlar, kimyasalların yan etkileri:
Bazı ilaçlar – kimyasalların yan etkisi sonucu ciltte hiperpigmentasyon ortaya çıkabilir.
Aşırı güneşe maruz kalma:
Uzun süreli tekrarlayan güneşe maruz kalma, ciltte hiperpigmentasyon oluşumuna yol açabilir. Güneş lekeleri , yaşlılık lekeleri diye bilinir.
Aktinik keratoz:
Güneşin zararlı etkilerine bağlı ciltte oluşan aktinik keratoz, hiperpigmentasyonla birlikte kabuklu pullu lezyonların nedeni kabul edilebilir..
İlaç reaksiyonları:
Bazı ilaçların kullanımı, ciltte hiperpigmentasyon dahil olmak üzere dermatolojik reaksiyonlarla ilişkilendirilebilirr. Reaksiyonlar ilaca özgü olabilir, sabit ilaç reaksiyonları şeklinde adlandırılır.
Kronik inflamasyon:
Kronik inflamasyon durumları, ciltte hiperpigmentasyon oluşumuna katkıda bulunabilir. Örnekler arasında psoriazis, liken planus, atopik dermatit bulunur.
İnflamatuar deri hastalıkları:
Bazı inflamatuar deri hastalıkları, ciltte hiperpigmentasyona neden olabilir. Bunlar arasında dermatitis herpetiformis, lichen sclerosus, sarkoidoz yer alabilir.
Diyabet Mellitus (DM):
Diyabet, vücuttaki insülin hormonunun yetersiz üretildiği veya etkili şekilde kullanılmadığı durumdur. Diyabet hastalarında kan şekeri düzeyleri yüksek çıkabilir. Kronik yüksek kan şekeri seviyeleri, melanin pigmentasyonunda artışa yol açarak hiperpigmentasyon oluşmasına katkıda bulunabilir. Hiperpigmentasyon, vulvar bölge de dahil olmak üzere vücudun farklı bölgelerinde görülebilir.
İnsülin Direnci:
İnsülin direnci, vücudun hücrelerinin insüline normalden daha az tepki verdiği durumdur. Pankreas daha fazla insülin üretmeye çalışır, ancak hücreler insüline direnç gösterir. İnsülin direnci olan kişilerde kan şekeri düzeyleri genellikle yüksektir. Yüksek insülin seviyeleri, hiperpigmentasyon oluşumuna katkıda bulunabilir.
Vulvar hiperpigmentasyon
Genital Bölgenin Koyulaşması
Vulva bölgesindeki deride aşırı renklenmeyi ifade eder. Vulva, kadınlarda dış cinsel organları oluşturan dudaklar (labia majora – labia minora), klitoris, vajina girişi, perineum bölgesini içerir. Vulvar hiperpigmentasyon çeşitli nedenlere bağlı ortaya çıkabilir:
Hormonal değişiklikler
:
İltihaplı durumlar
: enfeksiyonlar sayılabilir.
Sürtünme – tahriş
:
Melanosit aktivitesi
:
Kronik hastalıklar
:
Genital Beyazlatma – Vajinal beyazlatma
- Vajina pembe renklidir, solduğunda, beyazladığında hasta olacaksınız demektir. Vajina beyazlatılmaz !
- Vulvar hiperpigmentasyon ise genellikle estetik endişe oluşturur, genellikle tedavi gerektirmez, buna neden olan sebepler engellenmeye çalışılır. Ancak, semptomlar rahatsızlık verici ise veya ciddi altta yatan neden varsa jinekologa danışmak önemlidir. Jinekolog , uygun teşhis – tedaviyi sağlayarak hiperpigmentasyonun nedenini belirleyebilir, uygun tedavi seçeneklerini önerebilir. Tedavi seçenekleri arasında topikal kremler, lazer tedavisi veya kimyasal peeling gibi yöntemler bulunabilir.
Vulvar kötü huylu hiperpigmentasyon sebepleri
Vulvar Kanser
:
Vulva kanseri, vulvar bölgede hücrelerin anormal büyümesi, vulvar bölgede kötü huylu tümör oluşumuyla karakterizedir. Vulvar kanser bazen hiperpigmentasyonla birlikte seyredebilir.
Melanoma
:
Melanoma, melanosit adı verilen pigment hücrelerinden kaynaklanan cilt kanseri türüdür. Vulvar bölgede melanoma gelişebilir, hiperpigmentasyonla kendini gösterebilir.
Paget Hastalığı
:
Paget hastalığı, genellikle meme ucu areolada başlayan, ancak vulvar bölgeyi de etkileyebilen kanser türüdür. Hastalık vulvar bölgede kırmızı, kaşıntılı hiperpigmente lezyonlara neden olabilir.
Lentigo Maligna
:
Lentigo maligna, güneşe maruz kalan bölgelerde ortaya çıkabilen cilt kanseri türüdür. Vulvar bölge de dahil olmak üzere vücudun diğer bölgelerinde lentigo maligna hiperpigmentasyonla birlikte görülebilir.
Diğer Cilt Kanserleri
:
Bazal hücreli karsinom, skuamöz hücreli karsinom, diğer cilt kanseri türleri nadiren vulvar bölgede hiperpigmentasyonla kendini gösterebilir.
Kötü huylu durumlar nadir olsa da, vulvar bölgede hiperpigmentasyonun eşlik ettiği lezyonlar, cilt değişiklikleri ciddi hastalığın belirtisi şeklinde görülebilir. Herhangi şüpheli, anormal lezyonun varlığında dermatolog veya jinekolog tarafından değerlendirilmek önemlidir. Erken tanı tedavi, olası kanser veya diğer ciddi durumların yönetiminde hayati önem taşır.
Tetkikler
hekimin kanaatinden
üstün değildir.
Kadın bedeninde
kronik enflamasyonun
en büyük kaynağı
vajinal akıntıdır.
Hastane Stresinden Uzaklık | ✓ |
Özel Etkileşim | ✓ |
Süre Sınırlamasız Muayene | ✓ |
Mahremiyet – Gizlilik | ✓ |
Hijyenik Ortam | ✓ |
Teknoloji Kullanımı | ✓ |
Konfor – Ferah Ortam | ✓ |
Online Randevu | ✓ |
3. Şahıslarla Temassızlık | ✓ |
Güven – Nezaket – Zarafet | ✓ |
Etik | ✓ |
Tecrübe | ✓ |
Profesyonel Destek | ✓ |
Hasta Memnuniyeti & Sağlığı | ✓ |
Fethiye’den 45′ uzaklıkta | ✓ |
Dalaman’dan 10′ Uzaklıkta | ✓ |
Köyceğizden 15′ Uzaklıkta | ✓ |
Marmaris’den 40′ Uzaklıkta | ✓ |
Muğla’dan 45′ Uzaklıkta | ✓ |
- Genital Hijyensizlik Genetik Hijyeni Bozar. 2023
- Herkes Hasta Olur; Herkes En İyi Hekim İster. 2022
- Kadın Hastaysa Evde Huzur Yoktur. 2020
- Jinekolojik Hastalık Başka Hastalığı Tetiklemiş İse Buna Yüksek Riskli Jinekolojik Hastalık Denir. 2020
- Kadın Hastalığını Kabul Etmiyorsa Evde Dirlik Yoktur.
- Gebelikte Tasarruf (Kısıntı) Olmaz. Gebelikte Mal - Mülk Feda Edilir.
- Kadın Hastaysa Kök Sebep Aksi İspat Edilene Kadar Jinekolojiktir.
- Gebelik Fizyolojik Dönem DEĞİLDİR. Gebelik Hastalık – Ölüm Riski Barındıran Olağanüstü Dönemdir. Tecrübeli , Öngörüsü Açık Hekime Teslimiyet Gerektirir. 2018
- Gebelik Hastalıkları, İhmal Edilmiş Jinekolojik Hastalıkların Komplikasyonudur.
- Gebelik Hastalıkları; Tanısı Konulmamış Jinekolojik Hastalıklardır. MB, 2016)
- Gebelikte Kazanılacak 1 Puan IQ, Bebeğinizi Başarı Sarmalında Üstlere Taşır.
- Enfeksiyonla Gezmeyi ''Sorun Görmeyen'' Gebeyi En Mükemmel Sağlık Sistemi Bile Koruyamaz.
- Rahim; Dayanan - Sabreden - Kolaylık Gösteren - Halden Anlayan Organ Değildir.
- Sıfır Vajinal Akıntı Sağlıktır. MB, 2016
Bilgi | Değer |
---|---|
Ülke | Türkiye |
İl | Muğla |
İlk Yerleşim | MÖ 2. binyıl |
Koordinatlar | 36.838769862880554, 28.76508732000861 |
En Alçak Nokta | 0 m (0 ft) |
Zaman Dilimi | UTC+03.00 (TRS) |
Posta Kodu | 48XXX |
Alan Kodu | 252 |
ISO 3166 Kodu | TR-48 |
Plaka Kodu | 48 |
Bağlı Olan İlçeler:
Bodrum, Dalaman, Datça, Fethiye, Kavaklıdere, Köyceğiz, Marmaris, Menteşe, Milas, Ortaca, Seydikemer, Ula İlçesiRudolf Virchow; Louis Pasteur, Robert Koch savundukları; hastalıkların mikrop teorisine inanmıyordu. Hastalıkların, dış patojenlerden değil, hücrelerin İçindeki anormal faaliyetlerden kaynaklandığını öne sürdü. Aynı zamanda Max Gerson'da Hastalık gelişmeden önce metabolik bozulmanın başladığını kitabında yazmıştır.
Mesut Bayraktar ekolleri birleştirerek modifiye ederek meslek İcrasında bulunmaktadır. Tıbbın Papa'sı Virchow'unda haklı olduğunu vurgulamaktadır. Her bir Ekol Platon'un Mağara Alegorisinde Bulunan, Zincirlerinden Kurtularak Mağaradaki Ateşin Işığına Alışmış Ama Güneşe Ulaşamamış Mahkumlardır. Güneşe Çıktığınızda Gördüğünüz; Sıfır Vajinal Akıntı sağlıktır.



