Vulvar Keloid: Vulvar Skar Nebde Dokusu kıvrımlı alanda oluşur ve yaşam konforunu, seksüel performansı ve özgüveni olumsuz etkiler.
Vulvar Keloid – Vulvar Skar nebde Dokusu
Keloid, keloid bozukluğu ve keloidal skar olarak da bilinir, olgunluğuna bağlı olarak esas olarak erken dönemde tip III veya geç dönemde tip I kollajenden oluşan bir yara türüdür. İyileşmiş bir cilt yarasının yerinde granülasyon dokusunun (tip III kollajenin) aşırı büyümesi sonucu oluşur ve ardından yavaşça tip I kollajen ile yer değiştirilir.
Keloidler, sert, lastiksi lezyonlar veya parlak, lifli nodüllerdir ve pembe ile kişinin ten rengi veya kırmızı ile koyu kahverengi arasında değişen renklere sahip olabilirler. Bir keloid skar iyi huyludur ve bulaşıcı değildir, ancak bazen şiddetli kaşıntı, ağrı ve doku değişiklikleri eşlik edebilir.
Şiddetli vakalarda, cildin hareketini etkileyebilir. Kıvrımlı yerlerde, kasık arası, vulvar bölgede keloid oluşması sorun olabilir. Ailesinde keloid öyküsü olanlar ve 10-30 yaş arasındaki kişilerde keloid gelişme eğilimi daha yüksektir. Kendisinde veya ailesinde keloid skar dokusu olan birisinin vajinal doğum nedeniyle yapılacak bir epizyotomi nedeniyle gelişecek vulvar keloid ve/veya hipertrofik skar dokusu, kıvrımlı fonksiyonel anatomik alan olan vulvar bölgenin geri dönülemez şekilde hasar görmesine, idrar, dışkılama, cinsel performasın, yürümenin oturmanın dahi etkilenmesine; strese, özgüven kaybına neden olacağından sezeryan önerdiğim çok hasta olmuştur.
Sırt – karın gibi bir yerde keloid gelişmesi ile vulvar alanda keloid gelişmesi aynı değildir. Sırtınızda, omzunuzda bir keloid ile yaşayabilirsiniz ama genital alanda , kıvrımlı bölgede keloid oluşması zorlayıcıdır.
Keloidler, orijinal yaranın sınırlarını aşmayan kabarık yaralar olan hipertrofik skarlarla karıştırılmamalıdır.
Keloidler normal cilt üzerinde pençe benzeri büyümelerle genişler. İğne benzeri bir ağrı ile acıyabilir veya kaşıntıya neden olabilir, his derecesi kişiden kişiye değişir.
Keloidler, yara dokusu içinde oluşur. Yara onarımında kullanılan kollajen bu bölgede aşırı büyüme eğilimindedir ve bazen orijinal yaranın birçok katı büyüklüğünde bir yumru oluşturur. Ayrıca pembe ile kırmızı arasında değişen renklere sahip olabilirler. Genellikle bir yaralanma yerinde meydana gelseler de, keloidler kendiliğinden de ortaya çıkabilir. Piercing yapılan bir yerde, hatta basit bir sivilce veya çizikten bile meydana gelebilirler.
Şiddetli akne veya suçiçeği izleri, bir yara yerinde enfeksiyon, bir alana tekrar tekrar travma, yara kapanması sırasında aşırı cilt gerilimi veya bir yaranın içindeki yabancı bir cisim sonucu oluşabilirler. Keloidler bazen klora duyarlı olabilir. Bir keloid, kişinin büyüme çağında ortaya çıkarsa, keloid de büyümeye devam edebilir.
Keloidler, cilt travmasının meydana geldiği herhangi bir yerde gelişebilir !
- Sivilceler,
- Böcek ısırıkları,
- Kaşıma,
- Yanıklar,
- Akne izleri, Folikülit
- Suçiçeği izleri,
- Kulak delme,
- Çizikler,
- Cerrahi kesikler
- Aşı yerleri
- Diğer cilt yaralanmalarının sonucu olabilirler.
Keloid izleri cerrahiden sonra (sezeryan, vajinal doğum epizyotomi, histerektomi, bartholin kisti, …) gelişebilir. En yaygın yerler kulak memeleri, kollar, pelvik bölge ve köprücük kemiği üzeridir
Keloid izleri 10 ile 20 yaş arasındaki gençlerde yaygındır. Araştırmalar, koyu tenli kişilerin cilt travması sonucu keloid izlerine daha yatkın olduğunu göstermiştir.
Keloidlerin genetik bileşeni vardır, yani ebeveynlerinden biri veya her ikisi de keloid olanların keloid geliştirme olasılığı daha yüksektir. Ancak, keloid izine neden olan tek bir gen henüz tanımlanmamış olsa da, özellikle 15. Kromozomda birçok duyarlılık lokusu keşfedilmiştir.
Tedavi
Keloid izlerinin, keloidlere yatkın olduğu bilinen hastalarda önlenmesi, mümkün olduğunda gereksiz travma veya ameliyatların (kulak delme ve seçmeli ben aldırma gibi) önlenmesini içerir. Yatkın bireylerde (örneğin, akne, enfeksiyonlar) cilt sorunları iltihaplanma bölgelerini en aza indirmek için mümkün olan en erken aşamada tedavi edilmelidir.
Mevcut tedaviler (hem önleyici hem de terapötik) baskı terapisi, silikon jel tabakaları, intralezyonel steroid enjeksiyonları, kriyocerrahi, radyasyon, lazer terapisi, interferon (IFN), fluorouracil (5-FU) ve cerrahi eksizyonun yanı sıra çok çeşitli ekstreler ve topikal ajanlardır.
Kriyoterapi (veya kriyocerrahi), keloidleri tedavi etmek için aşırı soğuk uygulamasını ifade eder. Bu tedavi yöntemi uygulanması kolay, etkili ve güvenlidir ve nüks etme olasılığı en düşüktür.
Cerrahi eksizyon, önemli miktarda keloid lezyonu için hala en yaygın tedavidir. Ancak tek başına tedavi yöntemi olarak kullanıldığında %70 ile %100 arasında büyük bir nüks oranı vardır. Tekrarlamanın daha büyük lezyon oluşumuna neden olduğu da bilinmektedir. Her zaman tek başına başarılı olmasa da, cerrahi eksizyon diğer terapilerle kombinlendiğinde nüks oranını önemli ölçüde azaltır.
Keloid izlerinin tedavisinde lazer tedavisi üzerine çok sayıda çalışma vardır. Lazer tedavisinin diğer tedavilerden daha etkili olup olmadığını belirlemeleri için yeterli kanıt yoktur.
Silikon Jel Tabakanın İşleyişi
Keloid tedavisinde silikon jel tabaka (Silicone Gel Sheeting), keloid ve hipertrofik skarların tedavisinde yaygın olarak kullanılan bir yöntemdir. Bu tedavi yöntemi, özellikle ciltte oluşan kabarık izlerin görünümünü ve semptomlarını azaltmada etkili olabilir. İşte silikon jel tabaka hakkında bilmeniz gerekenler:
- Nem Bariyeri Oluşturma: Silikon jel tabaka, cildin üzerinde nem bariyeri oluşturur. Bu bariyer, su buharının kaçışını önleyerek cildin nem seviyesini artırır ve skarın yumuşamasına yardımcı olur.
- Kollajen Sentezini Düzenleme: Silikon, yara iyileşme sürecinde kollajen üretimini düzenleyebilir. Kollajen üretimini dengeler, böylece skar dokusunun aşırı büyümesini önleyebilir.
- Basınç Uygulama: Silikon jel tabakalar, skarın üzerine hafif bir basınç uygular. Bu basınç, skar dokusunun yassılaşmasına ve daha az belirgin hale gelmesine yardımcı olabilir.
Uygulama
- Temizleme: Uygulama öncesi skar bölgesi temizlenmeli ve kurulanmalıdır.
- Kesme ve Yerleştirme: Silikon jel tabaka, skarın boyutuna uygun şekilde kesilir ve doğrudan skarın üzerine yerleştirilir.
- Kullanım Süresi: Etkili bir sonuç almak için silikon jel tabaka, günde en az 12 saat kullanılmalıdır. İdeal olarak, 24 saat boyunca kullanılabilir ve her gün değiştirilmelidir.
- Bakım ve Temizlik: Tabaka, günlük olarak çıkarılmalı, ılık su ve hafif bir sabunla yıkanmalı, ardından tekrar kullanılmadan önce iyice kurutulmalıdır.
Avantajlar
- Non-invaziv: Silikon jel tabakalar, cerrahi veya enjeksiyon gerektirmeyen non-invaziv bir tedavi yöntemidir.
- Kolay Uygulama: Kullanımı kolaydır ve evde uygulanabilir.
- Yan Etki Riski Düşük: Yan etki riski düşük olup, genellikle güvenli bir tedavi seçeneğidir.
Dezavantajlar
- Zaman Alıcı: Sonuçlar genellikle uzun süreli kullanım gerektirir ve hemen fark edilemez.
- Maliyet: Uzun süreli kullanımda maliyetli olabilir, çünkü tabakalar düzenli olarak yenilenmelidir.
- Konfor: Bazı kullanıcılar, tabakanın sürekli kullanımının rahatsız edici olabileceğini belirtebilirler.
Silikon jel tabaka, keloid ve hipertrofik skarların tedavisinde etkili ve yaygın olarak kullanılan bir yöntemdir. Yara iyileşme sürecinde nem bariyeri oluşturması, kollajen sentezini düzenlemesi ve basınç uygulaması yoluyla skar dokusunun görünümünü ve semptomlarını azaltabilir. Uzun süreli ve düzenli kullanımda, skarların görünümünde belirgin iyileşmeler sağlanabilir.
Gizemli Sır: Asemptomatik Vajinal Akıntı Rahi̇m & Vaji̇nal Kanamalar Neden Beklemekle İyi̇leşmi̇yor ? Muğla Kürtaj Pillar Content Ayrıntılı Ultrason Rahim İltihabı Vajinal Akıntı Menopoz nedir? Gebelikte – Hamilelikte Kanama
- Wikipedia ↩︎
- https://doi.org/10.7759%2Fcureus.12154 ↩︎