Östrojen Eroi̇nden Daha Tehli̇keli̇ ! – Östrojen Sarhoşluğu
Östrojen sarhoşluğu: östrojenin Bilinmeyen Etkileri
Östrojenin tarihi, insanlık tarihine kadar uzanmaktadır. Östrojen kelimesi, Yunanca “Östrus” kelimesinden türetilmiştir, bu kelime, hayvanlarda çiftleşme döngüsünün ( erkeği kabul etmenin, ‘şevk veya ilham’) adıdır. 19. yüzyılın sonlarında, Alman bilim adamı Adolf Butenandt ve Edward Adelbert Doisy, östrojeni keşfettiler. Östrojenle ilgili çok şey keşfedildi ama östrojen sarhoşluğu bilinmeyen bir konudur. Östrojen (kendisi, metabolitleri, reseptör yoğunluğu,…) sabah diürinal ritmine uygun olarak artarak, endojen opioidlerin etkilerini potansiyelize eder. Bu potansializasyon hasta kadına bir yalancı zırh gücü kazandırır. Östrojen indirekt etki nedeniyle güçlü bir ağrı kesicidir, hastasınız ama hissetmezsiniz. Bunun üstüne müthiş bir öfori (ilham, şevk) verdiğinden hastalığınızı aldırmazlık içinde gereksiz dahi görebilirsiniz. Bu östrojen sarhoşluğu size on yıllarca tedavi almadan deforme olmanızı → yaşlanmanızı ve yaşlandıkça → deformasyonun artmasını indükleyen bir döngüye sizi sokar. Dolayısı ile östrojen sarhoşluğunun menopozla bitmesi nedeniyle, yani hissetmeme + aldırmama zırhı ortadan kalkınca çöküş başlamaktadır.
Daha yüksek östrojen seviyelerine sahip kadınlar, bazı ilaçların yan etkilerine karşı daha duyarlı olabilir.
Yüksek östrojen sizi uyuşturucuları (kokain, metamfetamin, morfin ve türevleri, …) kötüye kullanmaya karşı daha duyarlı hale getirebilir. Eğer bir kadınsanız, muhtemelen dalgalanan östrojen seviyelerine aşinasınızdır. Yorgunluk, kaygı ve depresyon gibi belirtiler yaygındır. Herhangi bir hormonal dengesizlikten muzdaripseniz, etkilenen tek şey genel sağlığınız değildir. Motivasyon, stres ve enerji dengenizde etkilenebilir. Östrojen ile ilaç kötüye kullanımının gelişimi arasında önemli bir bağlantı vardır.
Kosten ve arkadaşlarına göre erkekler daha fazla kokain kullanıyor ve bunun bağımlısı olsa da, kadınlar ilk kokain kullanımından, bağımlılığa ilerleyen süreçte erkeklerden daha hızlı bir ilerleme gösterdiklerini söylemektedirler.
Bu hızlı şekilde bağımlı olan kadınlarda, erkeklerden daha fazla; işsizlik, yüksek oranda depresyon ve anksiyete bozuklukları ve daha ciddi tıbbi problemler olduğunuda belirtiyorlar yani stres karşısında kadınların daha hızlı çöktüğünü bir nevi ifade etmişlerdir.
Becker ve arkadaşları yapmış oldukları çalışmada kadınların erkeklerden daha fazla kokainin olumlu sübjektif etkileri (öfori duyguları) yaşadıklarını bu olumlu öznel etkilerin artmasının, kadınların bağımlılık aşamalarında erkeklerden daha hızlı ilerlemesinin nedeni olduğu tahmin etmişlerdir.
Kadınların düzenli olarak yasal ve yasadışı uyuşturucuları erkeklere göre daha düşük dozlarda kendi kendilerine uygulamaya başladıklarını, bu kullanımın daha hızlı bir şekilde bağımlılığa evrildiğini, kadınlardaki uyuşturucu yoksunluğunun nüksetme açısından daha büyük risk oluşturduğunu ifade etmişlerdir. Bunun dışında kadınların eroin kullanımlarını erkeklerden daha hızlı artırma eğiliminde (sensitize) olduklarını, daha kısa sürede bağımlı hale geldiklerini de ifade etmişlerdir.
- Sensitizasyon ve desensitizasyon, bir organizmanın bir uyaranla nasıl tepki verdiğini belirleyen kavramlardır. Bu terimler, psikolojide, nörolojide, tıpta ve diğer birçok alanda kullanılır.
- Sensitizasyon, bir uyaranın tekrar tekrar maruz kalınması sonucunda tepkinin artmasıdır. Bu, uyaranın organizma tarafından daha yüksek bir hassasiyetle algılanması ve işlenmesi ile gerçekleşir. Örneğin, sürekli bir gürültüye maruz kalan bir kişi, zamanla bu gürültüye daha duyarlı hale gelebilir ve her seferinde daha güçlü bir tepki verir.
- Desensitizasyon ise, bir uyaranın tekrar tekrar maruz kalınması sonucunda tepkinin azalmasıdır. Bu, uyaranın organizma tarafından daha az bir hassasiyetle algılanması ve işlenmesi ile gerçekleşir. Örneğin, bir insan sürekli olarak belirli bir kokuyla karşılaştığında, zamanla o kokuya karşı tepkisi azalabilir ve neredeyse hiç tepki vermemeye başlayabilir.
- Sensitizasyon ve desensitizasyon, beyindeki sinir ağlarının yeniden düzenlenmesi yoluyla gerçekleşir. Bu süreç, öğrenme, hafıza ve duyusal işleme gibi çeşitli zihinsel süreçlerle de ilişkilidir.
Östrojen ve Madde Bağımlılığı
Östrojen ve madde bağımlılığının ilerlemesi arasında önemli bir bağlantı fark edilmiştir. Daha yüksek östrojen seviyeleri, beynin dopamin ödül yolunu yoğunlaştırır, bu da zevkli duygularda bir artış yaratır.
Bir kadın menstrüasyonun yüksek östrojen evresindeyken, zevk için bir tür başka ilaç alabilir ve yaşadığı dalgalanmaları fark etmeyebilir ve vücudunda neden olduğu değişiklikleri fark etmeden eğlence için başka bir madde alabilir. Klinik araştırmalar genel olarak kokain ve metamfetaminin öfori ve olumlu pekiştirici etkilerinin foliküler fazda luteal faza göre daha belirgin olduğunu göstermiştir. Burada östrojenin kullandığı yolakların endocannabinoid sistem ( Kannabinoid reseptörler ) üzerinden yaptığı vurgulanmaktadır.
- Estradiol uyuşturucu bağımlılığının gelişmesinde Endokannabinoid sisteminin güçlenmesine aracılık eder
- Estradiol ile kolaylaştırılan sensitizasyon, kanabinoid tip 1 reseptörlerine bağlıdır.

pg/ml = pikogram/mililitre


Progesteron Uyuşturucu Arama Davranışını Azaltır
Progesteron, vücudun hamilelik için hazırlanmasında rol oynar. Progesteron seviyesi azaldığında östrojen baskın hormon haline gelir. Araştırmacılar, uyuşturucu bağımlılığıyla mücadele eden insanlara progesteron verildiğinde, progesteron hormonunun sigara ve kokain kullanımını azaltmada terapötik bir rol oynadığını belirtmişlerdir.
Progesteron, bir ilacın ödüllendirici etkilerini azaltır ve madde arama motivasyonunu düşürür. Bir araştırmaya göre, kokain kullanan ve yüksek endojen progesteron seviyelerine (> 4 ng/ml) sahip kadınlar, düşük endojen progesteron seviyelerine sahip olanlardan çok daha az stres ödüllendirici madde kullanım isteği bildirmiştir.

Ne Anlatmak İstiyorum ? Bunun Jinekoloji İle ne İlgisi Olabilir ?
Yukarıda yazdıklarım jinekolog olmayan araştırmacıların bakış açılarıdır. Şimdi olaya birde jinekolog yani benim gözümden bakalım !
Çok nadir kadın, bizim toplumumuzda östrojen etkisi ile uyuşturucu bağımlılığına yakalanmaktadır.
Östrojenin ne kadar güçlü, etkin ve diğer sistemler ile iç içe olduğunu şimdi daha iyi anlamış olmalıyız.
Hemen diğer doktorların görmediklerine odaklanalım !
Peki östrojen başka ne yapıyor!

Önemsetmiyor ! ve hatta jinekolojik narsisizmi (Caravaggio Etkisini) provake ediyor.
İnsan evriminin on binlerce yıl alan sürecinde kadın bedeninde östrojen ve onun reseptörleri gelişti.
Bu günden yaklaşık 2000 yıl öncesine kadar kadınların ortalama yaşam ömrü 28 yıl idi. Yani Menopozu gören kadın çok azdı.
Doğum kanamaları, doğuma – gebeliğe bağlı sorunlar, enfeksiyonlar, kansızlık, ve benzeri gibi daha bir sürü etken nedeniyle kadınlar biyolojik bir yetersizlik içersindeydiler ve bu biyolojik açığı kapatıp, üstüne avantajlı çıkmalarını sağlayan bir doping yani östrojen dediğimiz hormonun korumasına sahip oldular.
Östrojenin tarihi, işte bu yüzden insanlık tarihi kadar eskidir. Östrojen kelimesi, Yunanca “Östrus” kelimesinden türetilmiştir, bu kelime, hayvanlarda çiftleşme döngüsünün yani erkeği kabul etme, şevk veya ilhamın adıdır.
19. yüzyılın sonlarında, Alman bilim adamı Adolf Butenandt ve Edward Adelbert Doisy, östrojeni keşfettiler. Östrojenle ilgili çok şey keşfedildi ama östrojen sarhoşluğu bilinmeyen bir konudur. Östrojen (kendisi, metabolitleri) diürinal ritme uygun olarak sabah artarak, endojen opioidlerin etkilerini potansiyelize eder. Bu potansializasyon hasta kadına bir yalancı zırh gücü kazandırır.
Endorfinler, vücutta doğal bir ağrı kesici olarak işlev görürler ve aynı zamanda zevk ve mutluluk hissi de verirler. Östrojen indirekt etki nedeniyle güçlü bir ağrı kesicidir.
- Hastasınız ama bunu size hissettirmez.
- Bunun üstüne müthiş bir öfori (ilham, şevk) verdiğinden hastalığınızı aldırmazlık içinde, hatta gereksiz – önemsiz dahi görebilirsiniz.
- Bu östrojen sarhoşluğu size on yıllarca tedavi olmadan hasta gezmenize, sessizce deforme olmanıza ve yaşlanmanıza; yaşlandıkça deformasyonun artmasını indükleyen bir döngüye sizi sokar.
- Dolayısı ile östrojen sarhoşluğunun menopozla bitmesi nedeniyle, yani östrojene bağlı hastalıkları hissetmeme ve aldırmama zırhı ortadan kalkınca çöküş başlamaktadır.
- Üreme çağlarında östrojen etkisi altındaki kadın genital enfeksiyonlara işte bu yüzden daha dirençli, hastalık halinde bile duygusal durumu öforik yani hastalık esnasında fiziki bedenini güçlü hisseder.
Östrojen Önemsetmiyor !
Östrojen tarih boyunca kadına direnme – sabretme , dayanma gücü vermiştir. 2000 yıl önce bu avantajdı, zaten ortalama ömür 28 yıl idi.
Fakat şuan bu ortalama yaşam süresi 80 -100 lere dayanmış durumda ve östrojenin , kadına hastalıkları aldırmama – umursamama etkisi yani östrojen sarhoşluğu artık kar olarak değil zarar olarak dönmektedir.
Bu hipotezimi destekleyen tamamlayıcı çalışmalar ayrıca oksitosin, vazopressin, hipotalamik hipofiz adrenal eksen hormonları, seks hormonları, tiroid hormonları ve beslenme hormonları gibi bazı hormonların muhtemelen bağımlılık süreçlerinde yer aldığını ortaya koymuştur.
Bu hormonlar toleransı, duyarlılık ve kompulsif ilaç arama ve alma davranışlarınıda etkiler.
Östrojen ;
- Vajinal akıntıyı önemsetmiyor !,
- Östrojen on yıllarca (menopoza kadar!) ciddi jinekolojik sıkıntıyla gezen – bununla uyuyabilen – adaptasyon sergileyerek yaşayan kadınların esas gücüdür.
- Gün ve gün; sürekli , milim milim rahim içinde büyüyen miyomları ve polipleri önemsetmiyor, hissettirmiyor.
- Aylarca uzamış vajinal kanama ile yaşayan kadınlara, çektikleri eziyeti önemsetmiyor ve müthiş bir dayanma – sabretme gücü veriyor.
- Yıllarca maruz kalınan yoğun pelvik enflamasyon neticesinde gelişen bel fıtıkları, omurga kaymaları, diz eklemi bozulmaları, romatolojik hastalık, romatolojik hastalık sekellerine, otoimmün hastalıklara jinekolojik sorun temelinde bakmamayı, atfetmemeyi, genital sisteme yormamayı yani konduramamayı sağlıyor ; hatta bu hastalıkların kronikleşerek ilerlemesini büyümesini östrojen sağlıyor.
Kesinlikle östrojen altındaki yani östrojen sarhoşu olmuş bir kadını tecrübeli Jinekolog Hekim kontrol ederek, kadını kendisinden korumalıdır.
- Kadının 20 – 30 lu yaşlarında yani en kaliteli ve güçlü östrojenin üretildiği yaşlarda, kadınlar kendilerinde asla hastalık düşkünlük zayıflık kabul etmiyorlar.
- Bu yaş grubunda baskın hormon olan östrojen ve bunun etkisinde olan endo kano binoid sistem (kabaca bedenimizdeki esrar üretim merkezi) o kadar aktif ve güçlü ki; sonra kadın beynindeki östrojenle beslenen dopaminerjik ödül mekanizması da o kadar aktif olduğundan Jinekololojik semptomları yani vajinal akıntıyı kadına önemsemiyor. Bunlar kadına vız gelip tırıs gidiyor. kadın vajinal akıntıyı önemsemiyor , on yıllarca bununla yaşayabiliyor.
- Bu kadar süre, kendince sıkıntısız yaşadığı için zaman içinde normalleştiriyor.
- Vajinal kokuyu önemsetmiyor.
- Fazla fazla olan regl kanamalarını önemsemiyor.
- Enfeksiyonlar nedeniyle oluşan cinsel ilişki sırasındaki ağrıyı (disparoniyi) önemsemiyor.
- Aklınıza gelecek çoğu şeyi östrojen sarhoşluğu önemsetmiyor !
Bu kontrolsüz hormonal yatkınlık yani östrojen sarhoşluğuna ; toplumsal kanıt kuramı ve jinekolojik şikayetleri önemsememeye → ailesel mirası eklendiğinde kadınlar çok hasta olmaktadırlar.
Östrojen; endorfinler & nörotransmitterler
Östrojen, kadın üreme sistemi ve meme dokusu gibi birçok dokuda üretilen bir hormondur. Yapılan araştırmalar, östrojenin sirkadiyen ritimlerle ilgili olduğunu ve çeşitli işlevleri düzenlediğini göstermektedir. Östrojen, bir nörotransmiter olan serotonin düzeylerini artırarak beyindeki duygusal durumu ve davranışları etkiler. Ayrıca, östrojen, bazı hücrelerdeki reseptörlerle etkileşerek, bu hücrelerin davranışını ve tepkisini etkiler.
Östrojen, aynı zamanda sinir sistemi, bağışıklık sistemi ve kemik sağlığı gibi çeşitli sistemlerin düzenlenmesinde de rol oynar. Östrojenin etkileri, hormonal dengesizlikler, yaşlanma, gebelik ve menopoz gibi durumlar sırasında daha belirgin hale gelebilir.
Östrojen ve endojen endorfinler arasında bir ilişki vardır. Östrojen, endorfin üretimini artırabilir ve bu nedenle endorfin seviyelerini yükseltebilir. Endorfinler, vücutta doğal bir ağrı kesici olarak işlev görürler ve aynı zamanda zevk ve mutluluk hissi verirler. Bu nedenle, östrojenin endorfin üretimini artırması, ruh hali ve ağrı yönetimi üzerinde olumlu etkilere sahip olabilir (Östrojen Sarhoşluğu Burada Beliriyor).
Östrojenin sirkadiyen ritmi, vücudun doğal bir ritimde işlev göstermesini sağlar. Östrojen salınımı, gün içindeki farklı saatlerde farklı seviyelere ulaşabilir. Örneğin, östrojen seviyeleri sabahları daha yüksek olabilirken, geceleyin daha düşüktür. Bu ritim, hormonun vücut üzerindeki etkisinde önemli bir rol oynar ve aynı zamanda hormonun desensitizasyon gelişimini engellemesine yardımcı olur.
- Östrojen ve endojen endorfinlerin bu diürnal ritmi, vücut fonksiyonlarının uyumlu bir şekilde çalışmasını sağlar. Örneğin, yüksek östrojen seviyeleri sabahları enerjiyi artırarak güne başlamaya yardımcı olabilirken, akşam saatlerinde daha düşük östrojen seviyeleri uyku kalitesini artırarak dinlenmeye yardımcı olabilir. Benzer şekilde, sabahları yüksek endorfin seviyeleri, gün boyunca daha iyi bir ruh hali ve ağrı yönetimi sağlayabilir.
- Östrojen seviyeleri yükseldiğinde, birçok kadın kendini daha enerjik, motive ve pozitif hissedebilir. Şu çok dramatik bir tecrübemdir; kadınlar günün sonlarında ve/veya geceleri acillik olurlar.



Östrojen Direnci hiç konuşulmuyor
Östrojen direnci, hücrelerin östrojene normal yanıt verememesi veya yanıt verirken normalden daha fazla östrojen gerektirmesi durumudur. Bu durumda, östrojen reseptörleri hala hücrelerde mevcut olsa da, östrojenin hücre içine girmesi ve hücre aktivasyonunu başlatması için gereken sinyallerin yetersiz olduğu düşünülmektedir.
Östrojen reseptörlerinin üretimi sırasında meydana gelen protein katlanma bozuklukları, maldisfonksiyonel östrojen reseptörleri oluşumuna neden olabilir.
Östrojen reseptörleri, östrojen hormonunun hücrelerdeki etkilerini kontrol eder ve bu nedenle yanlış şekilde katlanmış reseptörlerin hücrelerde düzgün çalışmamasına neden olabileceği düşünülmektedir. Bu durum, özellikle meme kanseri gibi östrojen reseptörü pozitif tümörlerde, hormon terapisi sırasında önemli bir endişe kaynağı olabilir.
Östrojen direnci, birçok farklı faktöre bağlı olarak oluşabilir.
Bunlar arasında genetik faktörler, yaşlılık, obezite, stres, yanlış beslenme, egzersiz eksikliği, bazı ilaçların kullanımı ve çevresel faktörler yer alabilir.
Östrojen direnci, birçok sağlık sorununa yol açabilir.
Örneğin, östrojen direnci meme kanseri, endometriyal kanser, yumurtalık kanseri, osteoporoz ve kalp hastalıkları gibi birçok hastalık riskini artırabilir. Ayrıca, östrojen direnci, vücuttaki inflamasyon seviyelerini artırarak ve bağışıklık sistemi fonksiyonlarını etkileyerek bağışıklık sistemi sağlığına da zarar verebilir.
Östrojenin Metabolitleri & zararlı Metabolitleri
| Hormon | Açıklama | Kanser Riskine Etkisi |
|---|---|---|
| Estradiol (E2) | En yaygın olarak bulunan östrojen türüdür ve kadınların yumurtalıklarında en yüksek seviyelerde bulunur. Ayrıca erkeklerin testislerinde de bulunur. | – |
| Estron (E1) | Menopoz sonrası kadınlarda daha yüksek seviyelerde bulunan bir östrojen türüdür. | – |
| Estriol (E3) | Hamilelik sırasında üretilen bir östrojen türüdür ve plasentanın ürettiği bir hormondur. | – |
| Estetrol (E4) | Hamilelik sırasında plasentada üretilir ve diğer östrojen türlerinden farklı olarak sadece hamilelik sürecinde varlığı gözlemlenir. | – |
| 2-hidroksiöstron (2-OHE1) | E1’in bir metabolitidir ve meme kanseri riski azaltıcı etkisi olduğu düşünülmektedir. | Azaltıcı etki |
| 4-hidroksiöstron (4-OHE1) | E1’in diğer bir metabolitidir ve meme kanseri riski arttırıcı etkisi olduğu düşünülmektedir. | Arttırıcı etki |
| 16α-hidroksiöstron (16α-OHE1) | E1’in diğer bir metabolitidir ve östrojen reseptörlerine daha güçlü bağlanarak kanser riskini artırabilir. | Artırıcı etki |
| 2-metoksiöstradiol (2-ME2) | E2’nin bir metabolitidir ve östrojen reseptörlerine bağlanma gücü daha düşüktür. Meme kanseri tedavisi için potansiyel bir ajan olarak araştırılmaktadır. | – |
| 2-hidroksiöstradiol (2-OHE2) | E2’nin bir metabolitidir ve 2-OHE1 gibi meme kanseri riski azaltıcı etkisi olduğu düşünülmektedir. | Azaltıcı etki |
| 4-hidroksiöstradiol (4-OHE2) | E2’nin diğer bir metabolitidir ve 4-OHE1 gibi meme kanseri riski arttırıcı etkisi olduğu düşünülmektedir. | Arttırıcı etki |
| 16α-hidroksiöstradiol (16α-OHE2) | E2’nin diğer bir metabolitidir ve 16α-OHE1 gibi kanser riskini artırabilir. | Artırıcı etki |
Bu yolların hepsi karaciğerde gerçekleşir ve östrojenlerin vücuttan atılımını kolaylaştırır. Kadın bedeni sağlıklı besleniyor ve optimal şartlara sahip ise aktivitesi olmayan östrojen metabolitleri üreterek östrojenden kurtulmaya çalışmaktadır. Eğer bedeninizde eksiklikler varsa ve östrojen de az üretiliyor ise, hidroksilasyon yolağı aktive olur, bu şekilde az olan östrojen miktarı daha etkin ve uzun süre kullanılır ama bu tasarrufun yanına enflamasyon eklenmektedir.
Bu tür konjugasyon bozuklukları, östrojenin etkilerinde değişikliklere neden olabilir ve bazı durumlarda hormonal dengesizliğe yol açabilir.

E2 üretimindeki konjugasyon (Proteinler gibi büyük moleküllerin diğer bileşiklerle birleşmesi) bozuklukları, östrojenin karaciğerde metabolize edilirken yanlışlıkla farklı bileşiklere bağlanması ( konjuge ) edilmesi sonucu ortaya çıkar.
Bu bozukluklar şunları içerebilir:
Sülfatasyon:
Karaciğerde bulunan sulfotransferaz enzimleri östrojenlerin hidroksil gruplarını sülfat grubu ile birleştirir. Bu işlem sonucunda oluşan östrojen sülfatların böbreklerden atılımı daha kolay olur. Bu yolak da östrojen metabolizmasının önemli bir yolu olup, östrojenlerin yaklaşık %30-40’ı sülfat gruplarına dönüştürülür.
Glukuronidasyon:
Bu işlemde, östrojenlerin hidroksil grupları, glukuronik asit molekülleri ile birleştirilir. Bu işlem sonucu oluşan östrojen glukuronitleri, safra yoluyla bağırsaklara taşınarak burada bakteriler tarafından parçalanır ve böylece östrojenlerin bağırsaklardan atılımı sağlanır.
Bu yolak östrojen metabolizmasının en önemli yollarından biridir ve östrojenlerin yaklaşık %50-60’ı bu yolla glukuronitlere dönüştürülür.
Metilasyon:
Metiltransferaz enzimleri östrojenlerin hidroksil gruplarına metil grubu ekler. Bu işlem sonucu oluşan metilöstrojenler, östrojen reseptörleriyle daha az etkileşime girer ve bu nedenle daha az aktiftir.MTHFR enzim bozukluklarında diğer yollar aktive olur ve daha aktif östrojen metabolitleri oluşmaya başlar. Bu yolak diğer üç yolak kadar etkili değildir ve östrojenlerin yaklaşık %5’i metile edilir.
Hidroksilasyon:
Östrojenlerin bazı karbon atomlarına bir hidroksil grubu eklenmesiyle oluşan ürünler, daha sonra diğer metabolik yollardan geçerek atılırlar. 16α-OHE1 ile 4-OHE2 gibi zararlı metabolitler bu hidroksilasyon ile oluşmaktadırlar. Bu yolak östrojenlerin metabolizmasında önemli bir yere sahiptir ve östrojenlerin yaklaşık %10-20’si hidroksile edilir.



E2’nin yanlış üretim formları genellikle yanlış metabolizma sonucu ortaya çıkar. Özellikle, 16α-hidroksilasyon adı verilen bir yan ürünü olan 16α-hidroksiöstron (16α-OHE1) E2’nin yanlış metabolizma sonucu oluşabilir. Ayrıca, E2’nin yanlış konjuge edilmesi sonucu, örneğin 4-hidroksiöstron-3-metil-etil-katekol ester (4-OHE1-3-MeO-estron) gibi yanlış üretim formları da meydana gelebilir. Bu yanlış üretim formları, normal östrojenlerden daha aktif olabilir ve kansere neden olabilecek zararlı etkilere sahip olabilirler.
Aynı zamanda bu zararlı metabolitler; 16α-OHE1 ile 4-OHE2 inflamasyonuda uyarmaktadırlar. Bu inflamasyon damar duvarını kalılaştırmak ve artmış tansiyon , hipoksi ,… gibi etkilere neden olabilmektedir.
Östrojenin Kötü metabolit üretimini engelleyenlerde vardır.
- Resveratrol
- N asetil sistein,
- Glutatyon
- İodine gibi maddeler 4-OH Östrojen yolağını inhibe ederek DNA hasarını engellerler. Bununla birlikte 2-OH Östrojen yolağını aktive ederek DNA onarımını desteklerler.
- Ayrıca folik asit ve B12 takviyeleride metilasyon yolagı ile östrojenlerin inaktive edilerek atılmalarını sağlamaktadır.
E2 konjugasyon bozuklukları yani 16α-OHE1 ile 4-OHE2 fazla üretimesi aşağıdaki faktörlere bağlı olarak oluşabilir:
Genetik Faktörler:
Bireyin genetik yapısı E2 konjugasyonunda rol oynayan enzimlerin aktivitelerini belirler. Bazı insanlarda, E2 konjugasyonunda yer alan enzimlerde genetik mutasyonlar meydana gelebilir ve bu da E2 konjugasyon bozukluklarına neden olabilir.
Bazı kişilerde, östrojen metabolizmasının bu yolları hızlı bir şekilde çalışır. Bu kişilerde 16α-OHE1 ve 4-OHE2 fazla üretilir.
Diyet Faktörleri:
Besinlerdeki bileşenler, özellikle flavonoidler ve diğer polifenolik bileşikler E2 konjugasyonunda rol oynayan enzimlerin aktivitelerini etkileyebilir
Özellikle yüksek yağlı, işlenmiş ve rafine gıdaların tüketimi, östrojen metabolizmasını olumsuz etkileyebilir ve 16α-OHE1 ve 4-OHE2’nin fazla üretilmesine neden olabilir.
Çevresel Faktörler:
Çevresel faktörler, özellikle kimyasal kirleticiler, E2 konjugasyonunda yer alan enzimlerin aktivitelerini etkileyebilir ve E2 konjugasyon bozukluklarına neden olabilir.
Sigara içmek, alkol tüketmek, ağır metaller gibi bazı çevresel faktörler de östrojen metabolizmasını olumsuz etkileyebilir ve 16α-OHE1 ve 4-OHE2’nin fazla üretilmesine neden olabilir.
İlaçlar:
Bazı ilaçlar, özellikle antibiyotikler ve antikonvülsanlar, E2 konjugasyonunda yer alan enzimlerin aktivitelerini etkileyebilir ve E2 konjugasyon bozukluklarına neden olabilir.
Kronik Enflamasyon:
Eğer overler kronik, subklinik enflamasyona, viral enfeksiyonlara, … maruz kalırsa (kronik vajinal akıntı) foliküller (yumurtalar) deforme olabileceğinden, östrojen metabolizması defektif ilerleyebilir.
Hormonal dengesizlik:
Hormonal dengesizlik, özellikle östrojen ve progesteron arasındaki dengesizlik, östrojen metabolizmasında değişikliklere neden olabilir ve 16α-OHE1 ve 4-OHE2’nin fazla üretilmesine yol açabilir.
Östrojenler arasındaki etkileşim oldukça karmaşıktır ve birbirlerinin etkilerini farklı şekillerde modüle edebilirler.
Genel olarak, östrojenler arasındaki etkileşimler, hedef hücrenin östrojen reseptörlerinin tipine, sayısına, aktivitesine ve lokalizasyonuna bağlıdır.
Östrojenlerin anti-östrojenik etkileri de vardır.
Örneğin, E2, östrojen reseptörüne bağlanarak hücre büyümesini uyaran sinyaller gönderebilirken, E4 östrojen reseptörlerine bağlanarak östrojenin bu etkilerini engelleyebilir. Bu nedenle, E4 bazen östrojenin anti-östrojenik etkisine sahip olarak kabul edilir.
E1 ve E3 de bazı anti-östrojenik etkilere sahip olabilirler ve östrojen reseptörlerine bağlandıklarında, östrojenin hücre büyümesini uyaran etkilerini inhibe edebilirler. Ancak, bu etkiler diğer östrojenlere kıyasla daha zayıftır.
Yine de, östrojenler arasındaki etkileşimlerin çok sayıda faktöre bağlı olduğunu unutmamak gerekir ve bu etkileşimlerin tam olarak nasıl işlediği tam olarak anlaşılmamıştır.
MTHFR Mutasyonu ve kötü östrojen metabolitlerinin (16α-OHE1 ile 4-OHE2) artışı
MTHFR genindeki mutasyonlar, metilasyon yoluyla östrojen metabolizmasını etkileyebilir. MTHFR enzimi, metilasyon yoluyla folat ve B12 vitamini gibi metil bağlarının oluşmasına yardımcı olur. Metilasyon östrojen metabolizmasında önemli bir rol oynar çünkü östrojenlerin vücutta nasıl işlendiğini kontrol eder.
MTHFR genindeki mutasyonlar, folat ve B12 vitamini düzeylerinde düşüşe neden olarak metilasyonu azaltmaktadır.
Bu da östrojenlerin doğru bir şekilde metabolize edilememesine ve artan 16α-OHE1 ve 4-OHE2 , Homosistein üretimine yol açabilir (metillenme yolu çalışmayınca hidroksillenme yolu aktive olur).
Bu durum östrojenlerin zararlı etkilerinin artmasına ve kanser riskinin artmasına neden olabilir.
Bu nedenle, MTHFR genindeki mutasyonlar östrojen metabolizmasını etkileyebilir ve folat ve B12 vitamini düzeylerinin takibi ve gerekirse düzenlenmesi önemlidir.






Kadınlarda östrojenin birçok etkisi vardır:
- Üreme Sistemi: Östrojen, kadınlarda üreme sisteminin gelişiminde ve işlevinde önemli bir rol oynar. Östrojen seviyeleri, adet döngüsü, ovulasyon ve gebelik sürecinde değişir.
- Cilt: Östrojen, cildin nemlendirilmesinde ve esnekliğinde önemli bir rol oynar. Yaşlandıkça östrojen seviyeleri azaldığından, cilt yaşlanma belirtileri gösterir.
- Kemik Sağlığı: Östrojen, kemik mineral yoğunluğunun artmasına yardımcı olur. Yaşlandıkça östrojen seviyeleri azaldığından, kemik kaybı riski artar.
- Metabolizma: Östrojen, vücutta yağ depolama oranını etkiler ve kilo alımı riskini artırabilir.
- Kalp Sağlığı: Östrojen, kalp sağlığı için önemli bir rol oynar. Östrojen seviyeleri azaldığında, kadınlarda kalp hastalığı riski artar.
- Beyin ve Sinir Sistemi: Östrojen, sinir sistemi ve beyin fonksiyonları üzerinde önemli bir etkiye sahiptir. Östrojen seviyelerinin azalması, hafıza, odaklanma ve uyku sorunlarına neden olabilir.
- Memeler: Östrojen, memelerin gelişiminde ve süt üretiminde önemli bir rol oynar.
- Düzenli adet döngüsü: Östrojen, kadınların adet döngülerini düzenler ve doğurganlık döneminde yumurtlamayı sağlar.
- Cinsel gelişim: Östrojen, kadınların cinsel organlarının gelişimini ve olgunlaşmasını sağlar.
- Duygusal durum: Östrojen, serotonin ve dopamin gibi beyindeki mutluluk hormonlarının düzeyini artırarak duygusal durumu iyileştirebilir.
- İdrar yolu sağlığı: Östrojen, idrar yolu dokularını ve kaslarını korur ve mesane kontrolünü sağlar.
- Lipid metabolizması: Östrojen, lipid metabolizmasını düzenleyerek kolesterol düzeylerinin düşmesine yardımcı olur.
- Hamilelik sırasında yüksek östrojen seviyeleri, yani estradiol, pıhtılaşmayı ve venöz tromboembolizm riskini artırır. Gebeliğin sonuna doğru östrojen artar ve doğumu indükler.
Kadınlarda progesteronun etkileri şunlardır:
- Gebelikte plasentanın oluşumunu ve işlevini sağlamak(progesteron uterusu gevşetiyor)
- Rahim içindeki endometrial hücrelerin östrojen etkisine karşı korunmasını sağlamak
- Adet döngüsünün düzenlenmesine katkıda bulunmak
- Süt üretimini arttırmak
- Vücut sıcaklığını yükselterek termojenezi arttırmak
- Nefes alışverişini arttırmak
- Kan şekeri düzeylerini yükseltmek
- Stres hormonu kortizolün üretimini arttırmak
- Sinir sistemini yatıştırıcı etki göstermek
- Kan basıncını artırabilir
- Kemiklerin mineral yoğunluğunu artırarak osteoporoz riskini azaltabilir
- Bağırsak hareketlerini yavaşlatır, kabızlığa neden olabilir.
- Göğüslerde şişkinlik ve hassasiyet gibi belirtilere neden olabilir
- Vücudun sıvı tutma kapasitesini artırabilir
- Cilt altı yağ dokusunun artmasına neden olabilir
- Bağışıklık sisteminin düzenlenmesine katkıda bulunabilir
Progesteronun kan basıncını artırıcı etkisi birkaç farklı mekanizmaya dayanır. Öncelikle, progesteronun aldosteron adı verilen bir hormonun üretimini artırdığı bilinmektedir. Aldosteron, böbreklerde sodyum ve potasyum dengesinin sağlanmasında önemli bir rol oynar ve sodyumun tutulması kan hacmini artırarak kan basıncını yükseltir. Ayrıca, progesteronun doğrudan kan damarlarına etki ederek daraltıcı bir etkisi vardır. Bu da kan basıncının artmasına yol açabilir. Bunun yanı sıra, progesteronun stres hormonu kortizolün üretimini artırdığı ve kortizolün de kan basıncını yükseltici etkisi olduğu bilinmektedir.
Progesteron, karaciğerde glikozun salınımını ve glukoneogenezin artmasına neden olur. Ayrıca, insülin direncini artırarak kandaki şeker seviyelerinin yükselmesine de katkıda bulunabilir. Bu mekanizmalar sayesinde progesteron, kan şekerini artırır. Ancak, progesteronun kan şekerini artıran etkisi östrojenin etkisine göre daha az belirgindir.
Progesteron, kortizolün öncülü olan 17-hidroksiprogesteronun sentezinde rol oynayarak kortizol seviyelerinin artmasına yardımcı olur. Ayrıca kortizolün etkilerine karşı koruyucu bir etkisi vardır. Progesteron, kortizolün hücrelere zarar veren inflamatuar etkilerini azaltarak, kortizolün cilt, bağışıklık sistemi ve sinir sistemi üzerindeki olumsuz etkilerini azaltır.
Progesteron, merkezi sinir sistemini etkileyerek solunum merkezinin uyarılmasına neden olabilir. Bu uyarı, daha derin ve sık nefes alınmasına yol açarak nefes alışverişini artırır. Ayrıca progesteron, göğüs kaslarının gevşemesine de neden olabilir, bu da daha rahat nefes alınmasını sağlayabilir.
Progesteronun diurnal ritmi, vücudun 24 saatlik döngüsü boyunca değişen hormonal seviyeleridir. Normalde, progesteron seviyeleri sabah saatlerinde daha düşükken, akşamları daha yüksektir, progesteronun sakinleştirici etkileri gece saatlerinde daha belirgin olabilir, bu nedenle akşam saatlerinde yüksek progesteron seviyeleri uyku kalitesini artırabilir.
- Ayrıca, progesteronun diğer etkileri, örneğin termojenez, kan şekeri düzenlemesi ve stres yönetimi, progesteron seviyelerinin diurnal ritmine bağlı olarak değişebilir.
- Kadınlarda, progesteron seviyeleri özellikle ovulasyondan sonra artar ve adet döngüsünün ikinci yarısında, yani luteal fazda, en yüksek seviyelere ulaşır. Eğer gebelik gerçekleşirse, progesteron seviyeleri plasenta tarafından üretilmeye başlar ve gebelik boyunca yüksek kalır. Ancak gebelik gerçekleşmezse, progesteron seviyeleri düşer ve adet döngüsünün başlangıcına kadar düşük kalır.
Kadın vücudu, östrojen ve progesteron dahil olmak üzere her iki hormona da bağımlıdır. Her iki hormonun da vücuttaki seviyeleri dengelenmelidir. Örneğin;
- Yüksek östrojen ve düşük progesteron seviyeleri, menstrüel problemlere, infertiliteye ve diğer sağlık sorunlarına neden olabilir.
- Düşük östrojen ve yüksek progesteron seviyeleri, anksiyete, depresyon ve diğer sağlık sorunlarına neden olabilir.
- Endometriozis, leiomyomata uteri ve rahim kanaması gibi bazı jinekolojik durumlar östrojene bağımlıdır, Yine yüksek miktarlarda östradiol, gebelik kolestazı gibi kolestazlara yol açabilir.
Sadece progesteron kullanan bir kadın bağımlılık yapıcı maddelerde doz artırımına gitmez iken, östrojen kullanımında gidebilmektedir. Kadın bedeni östojene daha fazla bağımlıdır.
Xenoöstrojenler
Xenoöstrojenler, insanlar için doğal olmayan ve çevresel faktörlerden kaynaklanan endüstriyel kimyasallar, plastikler, tarım ilaçları ve diğer kaynaklardan gelen sentetik bileşiklerdir. Bu kimyasallar, vücuttaki östrojen reseptörlerine bağlanarak östrojen benzeri etkiler gösterirler. Xenoestrogenlerin birçok çeşidi vardır ve çevresel kirlilik, endüstriyel kimyasallar, plastikler, pestisitler ve hatta bazı gıdalar gibi kaynaklardan vücuda alınabilirler. Bu maddelerin bazıları doğal östrojenlere benzer şekilde davranarak hormonal dengenin bozulmasına ve sağlık sorunlarına neden olabilirler.
Östrojen hormonuna benzerliği nedeniyle “xenoestrogen” olarak adlandırılan ve bazı çalışmalar tarafından östrojen benzeri etkileri olduğu öne sürülen bazı kimyasallar şunlardır:
- Bisfenol A (BPA) : Bazı plastik su şişeleri, konserve kutuları, bazı yiyecek saklama kapları
- Alkilfenoller (AP) : Bazı deterjanlar, bazı kozmetik ürünler
- Nonilfenoller (NP) : Bazı deterjanlar, bazı kozmetik ürünler
- Poliklorlu bifeniller (PCB’ler) : Bazı elektrikli cihazlar, bazı kaplama malzemeleri, bazı plastikler
- Dioksinler : Sanayi atıkları, bazı endüstriyel üretim süreçleri, bazı yanmış organik maddeler
- Pestisitler (örn. DDT) : Tarımsal üretimde kullanılan böcek ilaçları
- Fitalatlar (örn. DEHP) : Bazı plastikler, bazı kozmetik ürünler, bazı yapıştırıcılar, bazı deterjanlar, şampuan ve sabunlar
- Parabenler (örn. metilparaben) : Bazı kozmetik ürünler, bazı kişisel bakım ürünleri
- Organotin bileşikleri (örn. tributillitin) : Bazı kaplama malzemeleri, bazı boyalar
- Triklosan : Bazı antibakteriyel sabunlar, bazı diş macunları
- Polikarbonatlar : Bazı plastikler, bazı camların kaplama malzemeleri
- Doğum kontrol hapları (östrojen içeren) : Reçeteli ilaçlar
- Hormonlu et ve süt ürünleri : Hayvansal ürünler, özellikle endüstriyel tarım uygulamalarında kullanılan hormonlar
Xenoöstrojenler, östrojen metabolizmasını etkileyerek farklı östrojen metabolitlerinin seviyelerini değiştirebilirler. Hangi östrojen metabolitlerinin arttığı veya azaldığı, xenoöstrojenin türüne ve maruz kalma düzeyine bağlı olarak değişebilir. Ancak, bazı çalışmalar, özellikle BPA‘nın(Bisfenol A), 16α-OHE1 ve 4-OHE2 gibi potansiyel olarak kanserojen olan metabolitlerin seviyelerini artırabileceğini göstermiştir.
Tetkikler
hekimin kanaatinden
üstün değildir.
Kadın bedeninde
kronik enflamasyonun
en büyük kaynağı
vajinal akıntıdır.
| Hastane Stresinden Uzaklık | ✓ |
| Özel Etkileşim | ✓ |
| Süre Sınırlamasız Muayene | ✓ |
| Mahremiyet – Gizlilik | ✓ |
| Hijyenik Ortam | ✓ |
| Teknoloji Kullanımı | ✓ |
| Konfor – Ferah Ortam | ✓ |
| Online Randevu | ✓ |
| 3. Şahıslarla Temassızlık | ✓ |
| Güven – Nezaket – Zarafet | ✓ |
| Etik | ✓ |
| Tecrübe | ✓ |
| Profesyonel Destek | ✓ |
| Hasta Memnuniyeti & Sağlığı | ✓ |
| Fethiye’den 45′ uzaklıkta | ✓ |
| Dalaman’dan 10′ Uzaklıkta | ✓ |
| Köyceğizden 15′ Uzaklıkta | ✓ |
| Marmaris’den 40′ Uzaklıkta | ✓ |
| Muğla’dan 45′ Uzaklıkta | ✓ |
- Sözleşme Tabanlı Jinekolojik Muayenenin Başlaması 2025
- Genital Hijyensizlik Genetik Hijyeni Bozar. 2023
- Herkes Hasta Olur; Herkes En İyi Hekim İster. 2022
- Kadın Hastaysa Evde Huzur Yoktur. 2020
- Jinekolojik Hastalık Başka Hastalığı Tetiklemiş İse Buna Yüksek Riskli Jinekolojik Hastalık Denir. 2020
- Kadın Hastalığını Kabul Etmiyorsa Evde Dirlik Yoktur.
- Gebelikte Tasarruf (Kısıntı) Olmaz. Gebelikte Mal - Mülk Feda Edilir.
- Kadın Hastaysa Kök Sebep Aksi İspat Edilene Kadar Jinekolojiktir.
- Gebelik Fizyolojik Dönem DEĞİLDİR. Gebelik Hastalık – Ölüm Riski Barındıran Olağanüstü Dönemdir. Tecrübeli , Öngörüsü Açık Hekime Teslimiyet Gerektirir. 2018
- Gebelik Hastalıkları, İhmal Edilmiş Jinekolojik Hastalıkların Komplikasyonudur.
- Gebelik Hastalıkları; Tanısı Konulmamış Jinekolojik Hastalıklardır. MB, 2016)
- Gebelikte Kazanılacak 1 Puan IQ, Bebeğinizi Başarı Sarmalında Üstlere Taşır.
- Enfeksiyonla Gezmeyi ''Sorun Görmeyen'' Gebeyi En Mükemmel Sağlık Sistemi Bile Koruyamaz.
- Rahim; Dayanan - Sabreden - Kolaylık Gösteren - Halden Anlayan Organ Değildir.
- Sıfır Vajinal Akıntı Sağlıktır. MB, 2016
| Bilgi | Değer |
|---|---|
| Ülke | Türkiye |
| İl | Muğla |
| İlk Yerleşim | MÖ 2. binyıl |
| Koordinatlar | 36.838769862880554, 28.76508732000861 |
| En Alçak Nokta | 0 m (0 ft) |
| Zaman Dilimi | UTC+03.00 (TRS) |
| Posta Kodu | 48XXX |
| Alan Kodu | 252 |
| ISO 3166 Kodu | TR-48 |
| Plaka Kodu | 48 |
Bağlı Olan İlçeler:
Bodrum, Dalaman, Datça, Fethiye, Kavaklıdere, Köyceğiz, Marmaris, Menteşe, Milas, Ortaca, Seydikemer, Ula İlçesiRudolf Virchow; Louis Pasteur, Robert Koch savundukları; hastalıkların mikrop teorisine inanmıyordu. Hastalıkların, dış patojenlerden değil, hücrelerin İçindeki anormal faaliyetlerden kaynaklandığını öne sürdü. Aynı zamanda Max Gerson'da Hastalık gelişmeden önce metabolik bozulmanın başladığını kitabında yazmıştır.
Mesut Bayraktar ekolleri birleştirerek modifiye ederek meslek İcrasında bulunmaktadır. Tıbbın Papa'sı Virchow'unda haklı olduğunu vurgulamaktadır. Her bir Ekol Platon'un Mağara Alegorisinde Bulunan, Zincirlerinden Kurtularak Mağaradaki Ateşin Işığına Alışmış Ama Güneşe Ulaşamamış Mahkumlardır. Güneşe Çıktığınızda Gördüğünüz; Sıfır Vajinal Akıntı sağlıktır.




Gizemli Sır: Asemptomatik Vajinal Akıntı Rahi̇m & Vaji̇nal Kanamalar Neden Beklemekle İyi̇leşmi̇yor ? Muğla Kürtaj Pillar Content Ayrıntılı Ultrason Rahim İltihabı Vajinal Akıntı Menopoz nedir? Gebelikte - Hamilelikte Kanama Ortaca Kadın Doğum Dalaman Kadın Doğum Köyceğiz Kadın Doğum



